pages

9 Mart 2013 Cumartesi

Doğum Sonrası Depresyonu


Doğum sonrası depreyonunu arkadaşım anlatmıştı bana, "aman dikkat et doğum sonrası depresyonuna girme, sen zaten girmezsin çok rahatsın ama gireni gördüm çok zor" dedi. Bende ne alaka, ne saçma bir şey bu dedim. Aylardır beklediğim mutluluğum geliyor, neden ağlayıp sızlanayım ki dedim. Ama öyle olmuyormuş... Ben depresyona girdim hemde çok şiddetli bir şekilde geçirdim ve anca farkına vardığımda sonlandırabildim. Tabi o zamana kadar sütümü bitirmiş, kendimi ve çevremi yaşamdan soğutmuştum. Bununla ilgili kendi başımdan geçenleri paylaşmak istedim.
Bende ilk başta hüzün şeklinde başladı... Özellikle akşamları oldu mu içime bir hüzün, bir ağırlık çöküyordu. Sanki göğüsüm sıkışıyor, içimden bir şeyler çekiliyor gibi hissediyordum. Bir yalnızlık çöküyordu, oysa ki eşim; yanımda biliyordum ama yetmiyordu kalabalık içinde yapayalnız gibiydim. Bir ben birde minik kuzum vardı. Sadece ona gülüyordum, onu istiyordum. Sürekli ağlamaya başladım... Hemde sebepsiz yere hissettiğim o göğüs sıkışmaları hıçkırıklara karışmaya başladı.
Herkes anlayışla karşılamaya çalışıyordu, teselli etmeye üzüntümü  geçirmeye çalışıyorlardı. Ama ben neredeyse kırkı çıkana kadar çocuğumu kimseye elletmedim. Sezaryen olduğum halde ertesi gün ayağa kalktım sırf oğluşuma ben bakabileyim diye, ağrılara hiç aldırmadım (Zaten o yüzden  kesik yerimde hala hissizlik var).  Babası bile ellediğinde içim gidiyordu, bişi olacak diye aklım çıkıyordu, bir bahaneyle elinden alıyordum. Büyüklerim gündüzleri biraz uyuyayım yada ev işlerini biraz yapabileyim diye oğluşuma bakmaya geliyorlardı, tabi uzaktan... uyanınca yada ağlayınca bana sesleniyorlardı ben bakıyordum, kesinlikle dokunamıyorlardı.
O kadar çok ağlamaya başlamıştım ki sustuğum zamanlar sayılı olmaya başlamıştı. Devamlı ağlıyordum hemde hıçkıra hıçkıra en şiddetlisinden... Geceleri uyumuyordum, uyuya kalır da oğluşun emzirme zamanını kaçırırım diye, çünkü 2 saatte bir emmesi lazım iki buçuk olursa aç kalır. Bende bir ‘oğlanı besleyemiyorum, sütüm yetmiyor, ne biçim anneyim ben’ olayı başlamıştı. Sürekli yetemediğimi düşünüyordum. Olmuyor işte diyordum sarılıp oğluşuma ağlıyordum. Tabi ki sonuç olarak sütüm yok denecek kadar azaldı ve gerçekten yetmemeye başladı.
Oğluşum hiç ağlamayan bir bebekti. Yatağına yattığında kendi başına uyur, acıkınca ağlamak yerine azıcık huysuzlanırdı. Sanki evin içinde bebek yok gibiydi. Herhalde anne o kadar çok ağlayınca oğluşum susmayı seçti.
Ben iyi olacağıma her geçen gün kötüye gittim... Uykum tamamiyle bitti. Uykusunda yarım saatte bir oğlanı dürtüyordum, yaşıyor mu diye kontrol ediyordum. Uzun süre uyursa kan şekeri mi düştü acaba diye uyandırıyordum. Paranoyaklık hat safhaya çıkmıştı.
Artık çevremdekiler de sıkılmaya başladılar. Bıktılar daha doğrusu, ortada bir sebep yokken sürekli ağlayan bir insana tahammül ne kadar olabilir ki? O yüzden onlara hak veriyorum, tabi ki şimdi ;) O zamanlar bizi istemiyorsunuz diye ağlıyordum.
Neyse ki en sonunda fark ettim ve 2 seneyi bile bulabilen bu ruhsal buhran bende 2 ay kadar sürdü, yavaşlayarak kayboldu. AMA fark etmeseydim daha uzun süreceğini biliyorum ve bu durum hem anneyi hemde bebeği çok etkiliyor.
Bazı durumlarda bebeği istememe varmış, bende tam tersi fazla sahiplenme oldu.
Umarım kimse bunları yaşamaz. Ama olurda yaşıyorsanız ilk önce sakin olun ve sizi sevenlerin yardımlarını kabul edin. Kendinizi soyutlamayın. Bu durumu kabullenin. Eminim en kısa zamanda atlatacaksınız. VE UNUTMAYIN BEBİŞİN SİZE İHTİYACI VAR.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder