Doğum sonrası depreyonunu arkadaşım anlatmıştı bana, "aman
dikkat et doğum sonrası depresyonuna girme, sen zaten girmezsin çok rahatsın
ama gireni gördüm çok zor" dedi. Bende ne alaka, ne saçma bir şey bu
dedim. Aylardır beklediğim mutluluğum geliyor, neden ağlayıp sızlanayım ki
dedim. Ama öyle olmuyormuş... Ben depresyona girdim hemde çok şiddetli bir
şekilde geçirdim ve anca farkına vardığımda sonlandırabildim. Tabi o zamana
kadar sütümü bitirmiş, kendimi ve çevremi yaşamdan soğutmuştum. Bununla ilgili
kendi başımdan geçenleri paylaşmak istedim.
Bende ilk başta hüzün şeklinde başladı... Özellikle akşamları oldu
mu içime bir hüzün, bir ağırlık çöküyordu. Sanki göğüsüm sıkışıyor, içimden bir
şeyler çekiliyor gibi hissediyordum. Bir yalnızlık çöküyordu, oysa ki eşim;
yanımda biliyordum ama yetmiyordu kalabalık içinde yapayalnız gibiydim. Bir ben
birde minik kuzum vardı. Sadece ona gülüyordum, onu istiyordum. Sürekli
ağlamaya başladım... Hemde sebepsiz yere hissettiğim o göğüs sıkışmaları
hıçkırıklara karışmaya başladı.
Herkes anlayışla karşılamaya çalışıyordu, teselli etmeye
üzüntümü geçirmeye çalışıyorlardı. Ama
ben neredeyse kırkı çıkana kadar çocuğumu kimseye elletmedim. Sezaryen olduğum
halde ertesi gün ayağa kalktım sırf oğluşuma ben bakabileyim diye, ağrılara hiç
aldırmadım (Zaten o yüzden kesik yerimde
hala hissizlik var). Babası bile
ellediğinde içim gidiyordu, bişi olacak diye aklım çıkıyordu, bir bahaneyle
elinden alıyordum. Büyüklerim gündüzleri biraz uyuyayım yada ev işlerini biraz
yapabileyim diye oğluşuma bakmaya geliyorlardı, tabi uzaktan... uyanınca yada
ağlayınca bana sesleniyorlardı ben bakıyordum, kesinlikle dokunamıyorlardı.
O kadar çok ağlamaya başlamıştım ki sustuğum zamanlar sayılı
olmaya başlamıştı. Devamlı ağlıyordum hemde hıçkıra hıçkıra en
şiddetlisinden... Geceleri uyumuyordum, uyuya kalır da oğluşun emzirme zamanını
kaçırırım diye, çünkü 2 saatte bir emmesi lazım iki buçuk olursa aç kalır.
Bende bir ‘oğlanı besleyemiyorum, sütüm yetmiyor, ne biçim anneyim ben’ olayı
başlamıştı. Sürekli yetemediğimi düşünüyordum. Olmuyor işte diyordum sarılıp
oğluşuma ağlıyordum. Tabi ki sonuç olarak sütüm yok denecek kadar azaldı ve
gerçekten yetmemeye başladı.
Oğluşum hiç ağlamayan bir bebekti. Yatağına yattığında kendi
başına uyur, acıkınca ağlamak yerine azıcık huysuzlanırdı. Sanki evin içinde
bebek yok gibiydi. Herhalde anne o kadar çok ağlayınca oğluşum susmayı seçti.
Ben iyi olacağıma her geçen gün kötüye gittim... Uykum tamamiyle
bitti. Uykusunda yarım saatte bir oğlanı dürtüyordum, yaşıyor mu diye kontrol
ediyordum. Uzun süre uyursa kan şekeri mi düştü acaba diye uyandırıyordum.
Paranoyaklık hat safhaya çıkmıştı.
Artık çevremdekiler de sıkılmaya başladılar. Bıktılar daha
doğrusu, ortada bir sebep yokken sürekli ağlayan bir insana tahammül ne kadar
olabilir ki? O yüzden onlara hak veriyorum, tabi ki şimdi ;) O zamanlar bizi
istemiyorsunuz diye ağlıyordum.
Neyse ki en sonunda fark ettim ve 2 seneyi bile bulabilen bu ruhsal
buhran bende 2 ay kadar sürdü, yavaşlayarak kayboldu. AMA fark etmeseydim daha
uzun süreceğini biliyorum ve bu durum hem anneyi hemde bebeği çok etkiliyor.
Bazı durumlarda bebeği istememe varmış, bende tam tersi fazla
sahiplenme oldu.
Umarım kimse bunları yaşamaz. Ama olurda yaşıyorsanız ilk önce
sakin olun ve sizi sevenlerin yardımlarını kabul edin. Kendinizi soyutlamayın.
Bu durumu kabullenin. Eminim en kısa zamanda atlatacaksınız. VE UNUTMAYIN
BEBİŞİN SİZE İHTİYACI VAR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder